Zindanlar her zaman için egemen güçlerin kendi muhaliflerini ve karşıtlarını ve yine özgürce yaşamak isteyenlerin iradesini kırma, teslim alma mekanları olmaktadır. Bunu yaparlarken de her türlü yol ve yöntemi uygulamaktadırlar. Bugün uygulanagelen ağırlaştırılmış müebbet infaz rejimi de bu yol ve yöntemlerden biri ama uygulama biçimiyle en ağır ve zorlu yöntemi olmakta. Temel mantığı ve amacı da “besleyerek” öldürmeye dayalı bir sistem olmaktadır. Çünkü insanın insan olma vasıfları, zamana yaydırılarak öldürülmesi amaçlanmaktadır. Zamana yayılarak gerçekleştirilen öldürme olayında ilkin duyguda sonra düşüncede gerçekleştirilen öldürme olayıyla yaratılmak istenen insanın yatak, yemek masası ve tuvalet arasında bir hortum olması hedeflenir. Bunun sonucu artık fiziki öldürme gerçekleşmiş olur.
Tekli hücreler, ağırlaştırılmış tecrit ve izolasyonun gerçekleştirildiği yerlerdir. Ve günlük yaşamın nerdeyse çoğunun insanın tek başına bir hücrede yaşadığı bu hücrelerde yaşamak gerçekten de kolay değil. Bu hücrelerde amaçlanan duruma karşı yaşamayı başarmak, büyük bir anlam dünyası, koca bir evreni yüreğinde hissederek yaşamayı ve bu çerçevede insanın yüreğindeki umutlarla direnmeyi ve mücadele etmesiyle mümkündür.
Tecrit ve izolasyon mekanı olan hücreler, insanın canlı olarak mezarda yaşatılması olayı ve mekanıdır. Hüküm kararını gösteren müddetnamelerde yazan “ölünceye kadar” hükmü de bu mezar olayıyla bağlantılı bilinçli olarak geliştirilen bir ifade olmaktadır. Bu yönüyle bir insanın sınırsız zaman olayında tek başına kaldığı bu hücrelerde yaşamanın zorluğu da anlaşılıyordur. İnsana değmeden akıp giden bu zaman akışında asılı kalan insanın kendisidir ve zaman ile hayat hep bireye dönüktür. Bundan dolayı da yaşama ile bu yaşayışı dile getirmek çok farklı olduğundan ifadelendirmek de kolay olmadığından yalnızca yaşanılarak anlaşılabilir bir gerçekliktir.
Sosyal olan toplumsal insanın bu meziyetinden kopartılmak istemleri insan ve hayat adına en büyük acımasızlıktır. Fiziki mekanın sınırlandırılmışlığını, yasalların getirdiği kısıtlamalar ve bu yönleri daha da artıran idarelerin keyfi uygulamaları olmaktadır.
Bugün bulunulan mekanların tipleri değişik olsa da, bu farklı mekanlarda bulunulan tek benzer yöne var olan hücreler olmaktadır. Hücreler cezaevlerinin en son bölümlerindedirler. Herşeyin dışında varolan hücre sessizliğini artırarak sessizliği zamansızlıkta bir işkence biçimine dönüştürmek için böyle yaklaşılmıştır. Hiçbir biçimde kimsenin seni ne de senin kimseleri görmen istenilmektedir. Hele kendi arkadaşlarınla karşılaşman nerde, imkansızdır. Çünkü herhangi bir nedenle hücreden çıkartıldığında koridorda birini görmen istenmediğinden koca koridorlar boşaltılmıştır, sen hücreden çıkarılmadan. Hücreler yaklaşık 4,5 metre uzunluğunda 2 metre genişliğindedir. Bu uzunluk ve genişlikteki mekanın içi 2 metrelik genişlikteki mesafenin 1 metrenin üstü boydan boya uzunluğu kaplayan banyo, lavoba, tuvalet bölümü ile yere sabitlendirilmiş olan ranza kaplamaktadır. Kalan bölümde ise insan kullanması gereken sandalye masa dolap ve benzeri eşyalarla kaplanmakta. Tüm bunlar da hücrenin sınırlandırılmışlığını daha bir artırmaktadır. Günün 24 saatinin 23 saatinin geçti işte. Böylesi sınırlandırılmış mekandır hücreler. Böylesi üç hücrenin birlikte çıktığı üç kişilik ortak havalandırma olsa da havalandırmanın kullanılışı da idarelerin kendi keyfi uygulamalarına tabidir. Her insanın havalandırma süresinden yararlandığı bir saatin artması senin tutum ve yaklaşımına indirgendirildiğinden çoğu zaman artmıyor. Yine diğer iki hücrede bulunan arkadaşınla birlikte havalandırma çıkma isteğinde çoğu zaman keyfi uygulamalara takılmakta veya birlikte çıkartılmazsın ya da birlikte çıkartıldığında da havalandırmayı birlikte kullanma süren de değişebilmekte. Bazen artarken bazen de kişi başı kullanman gereken bir saati de bulmuyordur. Mesela biz burada üç arkadaşız. Ve havalandırma süremiz üç saattir. Birlikte havalandırmaya çıkmak için varolan bir saatimizi uygulayamıyoruz. İnsanın insani meziyetlerinden kopartıldığı ve zamana yaydırılarak öldürülmek istenen insanın bu hücrelerde sese kokuya hassiyetler gelişirken, hep yakını görmekten kaynaklı gözlerde ilkin hücrenin etkileri görülmektedir. Hep birbirinin tekrarıymış hissiyatını veren günlük yaşamın değişmezliği bir monotonluğu getirmekte. Buna karşın bilinçli ve dirayetli bir yaklaşım gösterilmedi mi gösterilmedi mi zaman can sıkıcılığı yaratır insana. Bundan dolayı hayat hücrede bir zamansızlık halidir ve hep geçmişe dönüktür. Çünkü böylesi bir zamanda gelecek koca bir sise gömülmek istenilmiştir. Hücreleri yaratanlarca ve yaşam insanın kendi biriktirdiği anılara varılmakla geleceğe bakmaya çalışır. Böyle olduğundan zamanı anlama, doğru tanımlama kişinin yaptıkları üzerinden gelişmekte. İnsanın yaptıkları, uğraşları ve ürettikleri zamanı anlamayı ve anlamanın ve değmeden akan zamana tutunmanı getiriyor insana. Zamanı farkında olarak yaşamak zamansızlık haline ve geliştirilen tüm uygulamalara dirayetlice karşı duruşu getirmekte. Tabi her ne kadar günün bir-iki saatini havalandırmada başkalarıyla (en fazla üç kişinin) geçiren de genel de neredeyse günün bütünü bir başına olmaktasın; İç monologla geçen yaşam tanımı en doğru olanıdır. Hücrede geçen bu yıllarda günlük yaşam alışkanlıklarıyla günleri deviriyorum. Geceleri saat 12 sularında yatar sabah 6 civarında uyanırım. Ugraşlarımın genelini kitap okuma ve birşeyler karalama kapsamaktadır. Bunun dışında aksatmadığım şeylerden biri de spora zaman ayırmaktır. Bu da sağlık sorunlarıyla fazla uğraşmanı engellemektedir. Neyse anlayacağın bu koşullarda en önemli şey günlük olarak insanın duygu düşüncelerini beslemesi, umut ve inancını diri tutması, yaşama dirayetini ve iradesini güçlendirmesi ve yüreğinin tüm evreni barındırabiliecek şekilde tutmandır.
Murat Arkadaş söz konusu insan ve sınırlı tutulduğu koşullar olduğunda söylenmesi gereken çok şey var. Ama lafı daha fazla uzatmak istemiyorum. Bu nedenle bu sohpeti sonlandırmadan bu yazdıklarımı aşağıda isimlerini yazacağım üç arkadaşım adına göndermenizi istiyorum. Yine umarım bu sohpetimiz herhangi bir biçimde çalışmalarınıza katkı sunmuştur. Tekrardan böylesi bir çalışma yürüttüğünüz için kutluyor ve başarı dileklerimi sunuyorum. Şahsında çalışmada yer alan emek ve çaba gösteren tüm arkadaşlara, canlara en içten duygularla selam saygı ve sevgilerimizi sunuyorum. Burada benimle birlikte üç arkadaşım daha bulunuyor.
Umutla eren kal.
Bir cevap yazın