Sevgili Murat,
Sana, sana asla ulaşmayacak bir mektup yazıyorum… Bu gecikmeden dolayı kendimi asla affetmeyeceğimi bilmeni isterim. Herşeye rağmen bu eşekliğimi –evet evet, düpedüz eşeklik bu yaptığım- bağışlayacağını bilsem de…
“Ağır Müebbet”liklerle ilgilenme işi sana düşmüş derneğin yaptığı görevlendirmede… “Keşke daha vefalılarla ilgilenmek nasip olsaymış sana”, diyeceğim ama, bu da bana çok acımasız bir ceza olurdu! Tanışamasak bile, seni tanıyınca bunu daha iyi anlıyor insan… Eminim seni tanıyan, seninle tanışan herkes böyle düşünüyordur.
Hayat ertelenemez-savsaklanamazmış; bunu yaşayıp da gördüm… Kimbilir dostluğumuz ne kadar derinleşecekti. Pirsûs’taki [Suruç] bomba bu ihtimali de parçaladı… Sana, “Beni merak etme, buradaki her sorunla baş edebilirim” diyecektim oysa. Hapishanedeki koşulları ancak dışarıdaki koşulları düzeltebilirsek düzeltebileceğimizi ahkâm kesecektim. Güya bunu da; “LGBTİ’li bireyler dışarıda ONUR YÜRÜYÜŞÜ yapabildiler mi ki, içeride onların onuruna saygı duysun bu devlet?!” diye örnekleyecektim. Burası dışarının prototipi, dışarısı da buranın makrosu, diyecektim. Ama siz dışarıdakilerin saflarını belli etmesi bakımından bu çalışmanın yine de nasıl sonsuz değerde olduğunu; bize burada direnme gücü veren bir moral kaynağı olduğunu diyecektim. O alçak bomba bunları deme ihtimalimi de parçalandı işte…Scan1 - Kopya

Scan10001 - Kopya

Scan10002 - Kopya

Scan10003 - Kopya